Tüyap kitap fuarından aldığım kitap dünyada ilk kez
Türkiye’de yayınlandı. Ülkemizde epey bir
okur kitlesine sahip olan Sarah Jio , kitabın başında Türk okurlarına
bir mektup yazıp üstüne de kitapta İstanbul ve kebaptan bahsederek okurlarına
çok güzel bir jest yapmış.
Sarah Jio’nun diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da
ikili anlatım mevcut. 2037 ve 2007 yılları arasında mekik dokuyan bir hikaye
çıkıyor karşımıza. Kitabın konusu gerçek bir efsane olan Bermuda Şeytan
Üçgeni’nden esinlenerek kaleme alınmış bir kurgudan oluşuyor. Erik ve Charlotte
mavi turla balayına çıkmıştır. Charlotte bir kaza sonucu okyanusun ortasında
hiç tanımadığı bir adamla teknede baş başa kalmıştır. Günlerce teknede yaşam
mücadelesi verdikten sonra adaya düşerler. Buraya kadar olan kısım bana
Titanic’i hatırlatırken; buradan sonraki adada yiyecek aramaları, baraka
kurmaları, yıllar önce karaya oturmuş bir gemiyi bulmaları gibi detaylar da
Lost dizisini hatırlattı.
E tabi ıssız adaya düşen er kişi ve hatun zamanla
birbirlerine aşık olacaktır. Öyle ki sahilde karınca çitleyip, FUSEtea mango
içerler. Hatta Maka adında evcil bir kara kedileri bile vardır. Gray karakteri
tam aşık olunacak tarzda kaleme alınmış. Soğukkanlı, iradeli, yardımsever,
korumacı ve ada şartlarında dahi romantik. Kumsaldaki renkli taşları gizli
gizli toplayıp Charlotte için bir hediye yapması mesela. Charlotte adadan
kurtulmak için elinden geleni yaparken , Gray geçmişinden kaçmak için burada
yerleşik hayata geçmek istiyordur.
Yiyecek ararken yaralanan Charlotte’nin yarasının hızla
iyileşmesi sonucu adanın iyileştirici bir gücü olduğunu keşfederler. Bu
iyileştirici güç sayesinde yumurtalığı ve rahmi olmayan Charlotte regl olur
hatta hamile kalır. Tabi ne kadar kitabın etkisinde kalsam da akıl ve bilimden
uzak olan bu kısım bana inandırıcı gelmedi.
Sonra bir gün bir tekne adaya vuruyor ve Charlotte okyanusa
tek başına bir tekneyle açılmak ile adada Gray’le kalmak arasında seçim yapmak
zorunda kalıyor veeee okyanusa açılmayı tercih edip kurtuluyor. Arkadaşımla
aramızda ‘sen olsaydın gider miydin kalır mıydın ‘ konusunu epeyce konuştuk.
Ben kesinlikle sevdiğim adamın yanında kalmayı tercih ederdim. Bu ıssız bir ada
olsa bile. Ölürsem de onunla olayım diye cevap verdim, ille de yaşamakta gözü
olmayan birisi olarak. Kurtulduktan sonra eski hayatının yerinde yeller estiğini
görür Charlotte. Kocası en yakın arkadaşı ile evlenmiştir.
Kitabın arkasında
üzerinde düşünmemiz için sorular bulunuyor. Estella’ya ne oldu? sorusu
hala kafamda dönmekte mesela. Hızla okunan akıcı bir kitaptı. Bilindik bir
kurguya rağmen etkisi altına alıyor hemen insanı. Çok büyük beklenti altına
girmeden okumanız tarafımdan tavsiye edilir efenim..
Ben olsaydım ne yapardım? Emin değilim...senin kadar net bir şekilde kalırdım diyemezdim sanırım...Bir şekilde O'nu da gitmeye ikna etmeye çalışırdım. Kim bilir belki de kalırdım. Kararsızım...O an ki ruh halime göre hareket ederdim sanırım... ( Tanıtım için çook teşekkür ederiz. çok güzel. Tekrar okumuş kadar oldum)
YanıtlaSil