8 Ekim 2016 Cumartesi

USTAM VE BEN - KİTAP YORUMU



            Elif Şafak yeni kitap çıkarınca, geçen sene aldığım fakat sayfa sayısı fazla olduğundan başlamaya bir türlü cesaret edemediğim '' Ustam ve Ben '' kitabını okumaya karar verdim. Kapak tasarımına bayıldığım bu kitap, 16. yüzyıl İstanbul'unu Cihan adında bir filbaz üzerinden anlatıyor. Hatta öyle bir filbaz ki aynı zamanda Mimar Sinan'ın çırağı.
            Kitap kendi içinde Ustamdan Evvel, Ustam, Kubbe olmak üzere üç bölüme ayrılıyor. O yüzyıla  dair daha çok şey yansıtmak adına kopuk kopuk birçok tarihi kişiliklerden ve olaylardan bahsedilmesi anlatımı havada bırakarak ''acaba sonra ne olacak ? '' heyecanını öldürüyor. Verilen mimari detaylar, mimariye ilgisi olmayan okuyucular için yeteri kadar anlamlı hale getirilememiş. Rasathanenin neden yıkıldığına değinilmesi önemli olduğunu düşündüğüm için beni memnun etti. Keşke Üstad Sinan'dan daha çok bahsedilseydi. Zaman zaman Muhteşem Yüzyıl havası esse de okunmak için bir şans verilebilir diye düşünüyorum.





      Kitaptan birkaç alıntı cümle :

  • Belki de herkesi sevmekle hiç kimseyi sevmemek arasında fazla mesafe yoktu.
  • Ne acayip, değil mi ? Bize benzer gayeler taşıyanlar en tehlikeli düşmanlarımız oluyor. Mimarın hasmı mimar, hekimin hasmı hekim... Bir adam sana ne kadar yakınsa, senden nefret etme ihtimali o kadar fazla.
  • Haftalar geçmek bilmiyordu. Zaman, hiçbir yere varmayan, başı sonu olmayan merdivendi. Yalnızlıkla baş edebilirdi ama terk edilmişlikle değil.
  • Kalleş ile kardeş yakın kelime. İnsana ihanet, beklemediği yerden gelir.
  • Etrafını her dediklerine ''evet '' diyen dalkavuklarla dolduranlar, fikrini dürüstçe söyleyen adamı hain zannederler.
  • Yığınlar içindi kurallar; düşünmek istemeyip de başkalarından onların yerine düşünmesini bekleyen hazır lokmacılar için icat edilmişlerdi.

                         



1 yorum: